24 Aralık 2012 Pazartesi

Dereotlu,Naneli, Peynirli Börek

Bir zamanlar bir kralın aklına şöyle bir düşünce geldi:
"Eğer bir işe ne zaman başlayacağımı; kimi dinleyeceğimi ve yapmam gereken en önemli şeyin ne olduğunu bilseydim, girdiğim her işi başarırdım."
Aklına böyle bir fikir düşünce, krallığın dört bir yanına, kim kendisine her iş için en uygun vakti, bu iş için en gerekli kişinin kim olduğunu ve yapılması gereken en önemli şeyin ne olduğunu öğretirse ona büyük bir mükafat vereceğini ilan etti.
Bilgeler kralın huzurunda toplandı, fakat sorulara verdikleri cevaplar birbirinden tamamen farklı çıktı.
İlk soruya cevap olarak; kimileri her hareketin doğru vaktini bilmek için önceden günlerin, ayların, yılların yer aldığı bir takvim hazırlamak ve sıkı sıkıya buna uyarak yaşamak gerektiğini söylediler.

"ancak böylece" dediler "her şey tam zamanında yapılabilir". Diğerleri ise her hareketin doğru vaktine önceden karar verilemeyeceğini, kişinin kendisini boş eğlencelere kaptırmayıp, hep daha önce olmuş olayları izleyerek en lüzumlusunu yapabileceğini iddia ettiler. Bu defa başka bilginler de kral neler olup bittiğine ne kadar ederse etsin, tek bir kişinin her hareket için en uygun vakte karar vermesinin imkansız olduğunu; kralın, her şeyin en uygun vaktini tespitte ona yardım edecek bir bilge kişiler konseyi kurması gerektiğini söylediler. Fakat bu defa da başka bilginler; "Bir konseyin önünde beklemesi imkansız bazı şeyler vardır, bu işlerin yapılıp yapılmayacağına ancak tek bir kişi anında karar verebilir" dediler. "Buna karar vermek içinse neler olacağını önceden bilmek gerekir. Neler olacağını önceden bilenler de yalnızca sihirbazlardır. Dolayısıyla her hareketin doğru vaktini bilmek isteyen, sihirbazlara danışmalıdır.
İkinci soruya da aynı şekilde türlü türlü cevaplar geldi. Kralın en fazla ihtiyaç duyduğu, en gerekli kişiler bazılarına göre danışmanlar; bazılarına göre papazlar; bir kısmına göre hekimler; daha başka bir kısmına göre ise savaşçılardı.
Üçüncü soruya, yani en önemli işin ne olduğu konusuna gelince; bazıları dünyadaki en önemli şeyin bilim olduğunu söyledi. Bir kısmı savaşta ustalaşmak; daha başkaları da dinî ibadet dediler.
Bütün cevaplar birbirinden farklı çıkınca, kral bunların hiçbirisini kabul etmeyip hiç kimseye de ödül vermedi. Ama halâ doğru cevapları aradığı için, bilgeliğiyle ünlü bir münzeviye danışmaya karar verdi.
Münzevi, hiç ayrılmadığı bir ağaç kovuğunda yaşar,yanına sade halktan başkasını kabul etmezdi. Bu yüzden kral üstüne sade elbiseler giyerek kendisini halktan biri gibi göstermeye çalıştı ve yola düştü. Münzevinin kovuğuna yaklaştıklarında atından indi ve muhafızını da geride bırakıp yola devam etti.
Kral yaklaşırken münzevi kovuğunun önüne çiçek tarhları kazıyordu. Kralı gördü, selamlayıp kazmaya devam etti. Münzevi mecalsiz ve zayıf birisiydi; küreğini toprağa her sokuşunda bir parçacık toprak çıkarıyor, soluk soluğa kalıyordu.
Kral yanına gelip şöyle dedi.
"Ey bilge münzevi, size üç sorunun cevabını sormak için geldim.
Doğru şeyi doğru zamanda yapmayı nasıl öğrenebilirim?
En fazla muhtaç olduğum, dolayısıyla diğerlerinden fazla ilgi göstermem gereken insanlar kimdir?
En önemli ve her şeyden önce kendimi vereceğim işler nelerdir?"
Münzevi kralı dinledi, ama cevap vermedi. Avuçlarına tükürüp kazmaya devam etti.
"Yoruldunuz" dedi kral, " Küreği bana verin de biraz dinlenin."
Münzevi, "Sağ olun" diyerek küreği krala verip yere oturdu.
Kral iki tarh kazdıktan sonra durup sorularını tekrarladı. Münzevi yine cevap vermedi; bu defa ayağa kalktı, elini küreğe uzattı ve şöyle dedi:
"Biraz dinlenin; bir parça da ben çalışayım."
Fakat kral küreği ona vermeyip kazmaya devam etti. Bir saat geçti, bir saat daha. Güneş, ağaçların ardından batmaya başladı;sonunda kral küreği toprağa saplayıp şöyle dedi: "Ey bilge kişi, senin yanına sorularıma bir cevap bulmak için geldim. Eğer cevap vermeyeceksen, söyle de evime gideyim".
Münzevi, "Buraya koşarak birisi geliyor" dedi, "bakalım kim?"
Kral arkasına döndüğünde bir adamın koşarak kendilerine doğru geldiğini gördü. Adamın karnına bastırdığı ellerinin altından kan sızıyordu. Kralın yanına ulaşınca, kendinden geçercesine inledi, sonra da bayılıp yere düştü. Kral ve münzevi, hemen adamın üstündeki elbiseleri çıkardılar. Karnında büyük bir yara vardı. Kral yarayı elinden geldiğince yıkadı, mendiliyle ve münzevinin havlusuyla sardı. En sonunda kan durdu, adam kendisine gelince içecek bir şey istedi. Kral dereden taze su getirip ona verdi. Bu arada akşam olmuş hava soğumuştu. Kral, münzevinin de yardımıyla yaralı adamı kovuğa taşıyarak yatağa yatırdı. Yatağa uzanan adam gözlerini kapatıp derin bir uykuya daldı. Kral, koşuşturmadan ve yapmış olduğu işlerden öylesine yorulmuştu ki eşiğe çöktü ve uyuyakaldı; kısa yaz gecesi boyunca deliksiz bir uyku çekti. Sabah uyanınca nerede olduğunu, yatakta uzanmış ve canlı gözlerle dikkatle kendisine bakan yabancının kim olduğunu uzun süre hatırlayamadı.
Kralın uyandığını ve kendisine baktığını gören adam;
"Beni affedin" dedi, zayıf bir sesle.
Kral, "Sizi tanımıyorum, üstelik affedilecek bir şey yapmadınız ki" dedi.
"Siz beni tanımıyorsunuz, ama ben sizi tanıyorum" dedi adam.
"Ben, kardeşimi astırdığınız ve mallarını elinden aldığınız için sizden öç almaya yemin etmiş bir düşmanınızım. Tek başınıza münzeviyi görmeye gittiğinizi öğrendim ve dönerken yolda sizi öldürmeye karar verdim. Ama akşam olduğu halde dönmediniz. Ben de sizi arayıp bulmak için pusuya yattığım yerden çıkınca muhafızlarınıza rastladım, beni tanıyıp yaraladılar. Onlardan kaçtım, fakat yaramdan çok kan akıyordu. Yaramı sarmasaydınız kan kaybından ölürdüm. Ben sizi öldürmek istedim, siz ise hayatımı kurtardınız. Eğer yaşarsam şimdiden sonra en sadık köleniz olup size hizmet edeceğim ve oğullarıma da aynı şeyi emredeceğim. Affedin beni."
Kral, düşmanıyla bu denli kolay barıştığı ve onun dostluğunu kazandığı için çok mutlu oldu; onu affetmekle kalmayıp uşaklarını ve kendi doktorunu gönderip onun tedavisini yaptıracağını söyledi, ayrıca mallarını iade edeceğine de söz verdi.
Yaralı adamla vedalaşan kral, kapının önüne çıkıp münzeviyi aradı. Gitmeden önce, sormuş olduğu sorulara cevap vermesini bir kez daha rica etmek istiyordu. Münzevi dışarıda, bir gün önce kazmış oldukları tarhlara çiçek tohumlarını ekiyordu.
Kral ona yaklaştı ve şöyle dedi:
"Sorularıma cevap vermeniz için size son defa yalvarıyorum!"
yorgun dizlerinin üstünde çömelmeye devam eden münzevi, gözlerini kaldırıp krala baktı ve, "Cevabınızı aldınız" dedi.
"Nasıl aldım? Ne demek istiyorsunuz?" diye sordu kral.
"Anlayamıyorsunuz" diye cevapladı münzevi.
"Dün eğer benim dermansızlığıma acımayıp şu tarhları kazmasaydınız, gidecek ve şu adamın saldırısına uğrayacaktınız ve yanımda kalmadığınıza pişman olacaktınız. Yani en önemli vakit, tarhları kazdığınız vakitti; en önemli kişi bendim ve en önemli işiniz bana iyilik yapmaktı.
Daha sonra bu adam yanımıza koşarak geldiğinde, en önemli vakit onunla ilgilendiğiniz vakitti, çünkü eğer onun yaralarını sarmasaydınız, sizinle barışmadan ölecekti. Dolayısıyla en önemli kişi oydu, en önemli iş de onun için yaptıklarınızdı."
"Bundan sonra şu gerçeği unutmayın:
Tek önemli vakit vardır, içinde bulunduğunuz an. O an en önemli vakittir, çünkü sadece o zaman elimizden bir şey gelebilir.
En önemli kişi, kiminle beraberseniz odur, zira hiç kimse bir başkasıyla bir daha görüşüp görüşmeyeceğini bilemez;
ve en önemli iş iyilik yapmaktır, çünkü insanın bu dünyaya gönderilmesinin tek sebebi budur."       
Tolstoy - İnsan Ne İle Yaşar?

Yeni bir haftaya merhaba derken, mayaların dediklerinin nasıl da yanlış anlaşıldığını hep beraber görmüş olmanın mutluluğu içerisindeyim.
Dereotlu, naneli, peynirli börek tarifini sizlerle paylaşmak istiyorum.
 
Malzemeler
  • 4 – 5 adet yufka
Sosu
  • 2 adet yumurta
  • 1 su bardağı süt
  • ½ su bardağı sıvıyağ
Arasına
  • Dereotu(ince kıyılmış)
  • Taze nane(İnce kıyılmış
  • Peynir
  • Kırmızıbiber
  • Karabiber
  • Bir tutam sevgi
Yapılışı
  • Yufkanın arasına sürmek için,yumurta, sıvıyağ ve sütü iyice çırpın.
  • Peyniri ezin. Dereotu ve naneyi ince kıyın.
  • Karabiber, kırmızıbiberi de ekleyin ve hepsini harmanlayın.
  • Yağlanmış tepsiye birinci yufkayı dışarı sarkacak şekilde yayın.
  • Aralarına fırça yardımı ile karışımı sürün.
  • İkinci yufkayı büzdürerek ya da parçalara ayırarak yayın. Karışımdan fırça yardımıyla her tarafına sürün.
  • Peynirli karışımı her tarafına gelecek şekilde serpin.
  • 3. ve 4. yufkaya da aynı işlemleri yapın.
  • Dışarıda bıraktığımız yufkaları iç kısma alarak kalan sosu her tarafına sürün.
  • Biraz dinlendirin. (Bir gece önce yapıp buzdolabında da bekletebilirsiniz)
  • Önceden ısıtılmış fırında üzeri kızarana kadar pişirin.
  • Afiyet olsun.

36 yorum:

  1. Günaydınn.Börek nefis görünüyor.Eline sağlık
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      teşekkür ederim.Sana da mutlu haftalar.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  2. Dereotunu çok beğeniyorum sık sık kullanıyorum.Ne güzel olmuştur o börekler şimdi. Ellerinize sağlık. Sevgiler:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      bende otların hepsine vurgunum.Sevmeyenler için eziyette, sevenler için gerçekten lezzetli.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  3. peynirli böreği çok severim canım.nefis olmuş.ellerine sağlık.sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      bende patates delisi olmama rağmen patates ve kıymalının dışında hepsini severim ama onları sadece eşim ve misafirler için yaparım.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  4. sevgi saygı iyilik oldumu başka bir şeye gerek yok canım.
    her zaman hikayelerden kıssa almasını bilmek lazım.
    börek senin elinden yenmezmi ablacım:)
    ellerine sağlık..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      haklısın bende bu kısa öyküleri çok seviyorum ve beni çok etkiliyorlar.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  5. mımmm bayılıyorum böreğe,kilo sorunu olmasa her öğün yiyebilirim..sabah sabah mis gibi kokusu buralara kadar geldi,ellerine sağlık canım..sevgiler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      aynen ben de öyle, çayı asla boş içemediğim için pasta, böreğe bayılıyorum.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  6. Sevgili Birgül hanım
    hikayeye çok güzeldi. Ne kadar doğru .... Bu an çok önemli ve en iyi şekilde değerlendirilmeli.

    Börek çok güzel görünüyor elinize sağlık, çok sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      maalesef hepimiz ya dünü ya yarını düşünüp bugünü kaçırabiliyoruz.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  7. Güzel bir kıssa, teşekkürler canısı.
    Neyse ki randevulu kıyamet günleri bitti, Mayalar herşeyi bilmiş de İspanyollar'ın gelip canlarına okuyacakları bilememiş....yaman çelişki....
    Oyy canısı bol otlu harika bir börek, güzel ellerine sğlık, öpüyorum:)

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      haklısın mayalar bu kadar zekiymiş de kendilerinin yok olacağını niye bilememiş önlem alamamışlar acaba? Hep düşünürüm.Ama ne olursa olsun aylardır meşgul ettiler ya dünyayı.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  8. :) postlarına hayranım arkadaşım.

    YanıtlaSil
  9. harika bir börek , emeklerine sağlık birgül ablacığım...

    YanıtlaSil
  10. Seviyorum kıssadan hisseleri, onlardan hayata birer ders çıkarmayı.
    Çok sağolun paylaşımınız için Birgül hanım.
    Börek için ise şunu söyleyeceğim, şuan çayımın yanına olsaydı ne de güzel giderdi :)
    Ellerinize yürğeinize sağlık.
    Sevgi ve muhabbetlerimle

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      bende bunları paylaşmayı çok seviyorum. Kimbilir ikimiz de Ankara dayız.Kısmet olur belki.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  11. yani neredeyse çayı koyuyorum diyesim geldi :)
    eline emeğine sağlık
    sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      bende canla başla diyorum. Ne güzel olurdu.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  12. ne kadar güzel bir hikaye yüreğine sağlık canım.Böreğe gelince mis gibi nane kokusu burnuma geldi sanki ellerine sağlık sevgiler...

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      teşekkür ederim.Bende bu böreği içindekilerden dolayı seviyorum.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  13. hikayeye o kadar daldım ki ...hangi börek diye sonunda şaşkın baktım,ellerine ,yüreğine sağılık canım.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      beni de öyküler hep etkilemiştir.Her zaman dinlemek ya da okumak isterim.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  14. Ablacım tariflerin gözlerimize,mideye,hikayelerinde insanın ruhuna iyi geliyor..
    Ellerine sağlık.
    Nefiss görünüyor.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      teşekkür ederim. Haklısın öyküler insanın kalbine dokunabiliyor.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  15. hımmmm canım çok istedi harika görünüyor....Birgül sultan bi tepsi göndersen kardeşine :))) buara siparişten eve bişey yapamaz bendeniz....eline sağlık...sevgiler

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      sen Ankara'ya gelde kuzum ben sana yapıp yedireyim. İşlerin içinde MaaşAllah diyorum.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  16. Yine güzel bir hikaye, börek de nefis. Ben bu sayfada kalmak istiyorum. Paylaştıkların için teşekkürler..

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      öyküler kalbimize dokunup, içimizi ısıtabiliyorlar.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  17. Çok canım çekti, ellerinize sağlık.
    Sevgiler.

    YanıtlaSil
    Yanıtlar
    1. Canım,
      işte blogların en kötü yanı bu. Ben yine de iyi tarafından düşünüp evdekilere güzel şeyler yapmak için vesile olabilir mi demek istiyorum.
      Sevgiyle kal.

      Sil
  18. Hikayeyi heyecanla okudum,bayıldım.Böreği unuttum,teşekkürler hem paylaştığınız için hemde tarif için.

    YanıtlaSil
  19. Kıssadan hisse her zaman ki gibi çok güzel.Paylaşımınız için teşekkürler.Börek nefis, nane ne güzel aroma vermiştir.Ellerinize sağlık:)

    YanıtlaSil

Nezaketiniz için teşekkür ederim