Anne
geldim işte geldim...
hani gelmez diyordun ya ardımdan
hani gidince elini göğsüne bastırıp ağlamıştın ya
ah anne ne kolaydı bırakıp gitmek
geçmişi bırakıp gelmek...
hani okşardın saçlarımı dizine uzanınca
hani iki damla akıp gelirdi gözlerinden
yüreğime en derine...
ben hiç masal bilmem ki
niye söylediğin masalları unuttum anne
yoksa hiç masal anlatmadın mı bana
hani çocuktum anne
oysa şimdi kocaman adam
kocaman insan memleketim kadar
yüzümü okşardın
yüzüm gülerdi...
şimdi biraz sakalım uzun
gülmeyi beceremeyen yüzüm saklı
derin çizgiler
kederler
acılar saklı...
ben hiç ağlamazdım ya
şimdi kapındayım ağlıyorum.
ve üşüyorum anne
temmuz sıcağında üşüyorum...
geldim anne oğlun geldi...
hayırsızın geldi bırakıp gidenin geldi
saçlarımda aklarla
yasak bıyıklarım ve sakalımla
omzumda bin yıllık sevdalarla
geldim anne ben geldim...
bahçemizde akasya ağacı vardı
dalları sarkardı pencerelerden içeri
birkaç minik hayvancığımız
bir de bizim kadar küçük
gönlümüz kadar büyük evimiz
kimler çaldı anne kimler aldı...
bir çeşmemiz vardı kızardın
oğlum terli terli su içme hasta olursun...
o çeşme aksaydı da hasta olsaydım anne
al anne kapıdan içeri al
odadan içeri
gönlünden içeri
senden içeri...
ben geldim... üşüyorum
gidenler gelir mi derdin
biraz geç olsa da
gidenler geldiklerinde
geldikleri olmasa da geldim anne...
hani pek severdin karanfilleri
bir de yaz yağmurunu bir de yıldızları
bir de oğlunu...
geldim anne
yağmurla beraber
yıldızlarla beraber
oğlun geldi anne...
hani uzanacaktım dizlerine
hani ellerin okşayacaktı saçlarımı
hani gülecekti gözlerimiz
affet beni anne
biraz geç oldu belki ama geldim
geldim anne hemen yanındayım
babam da yanımızda
başını kaldırsana dokunsana baksana...
yıldızlar var
yağmur var
oğlun var...
bir de dostların bıraktığı karanfiller...
geldim anne
gitmemek üzere dönmemek üzere
geldim anne...
bırakma beni bir daha... 1998 Orhan Karahan
Başta annem olmak üzere tüm annelerin anneler günün kutluyorum.
Sevgili Ahsenin dünyası blog hikayemizin nasıl olduğu konusunda beni mimlemiş.Arkadaşıma sevgilerimi yolluyorum.
İşte benim blog hikayem.
Emekli olduğumda uzun çalışma saatlerinden sonra evde yalnız kalınca ne yapacağımı bilemedim. Önceleri yalnızca evdeki tozları kovalamaya başladım. Baktım, bunun sonu yok. Tozlar bitmeyecek ama yakında ben biteceğim.
Kızlarımla internet yüzünden yaptığım tartışmalara ara vererek (ders çalışmayıp, sadece oyun oynayacaklarını düşünerek) bakalım neler varmış dedim ve onların yardımıyla da internet dünyasıyla tanışmış oldum.(Sonradan beni tanıştırdıklarına çok pişman ettim onları . Epeyce sıra beklettim.) Portakal ağacı blogunun sevdalısı olarak o kadar güzel şeyler öğrendim ki… Buradan sevgili Hatice’ye tekrar teşekkür ediyorum.
Ben diğer blog arkadaşlarım gibi doğuştan yetenekli biri değilim. Sadece çabamla, çok çalışkan olmamla ve ilgi duymamla kendimi geliştirdim. (Utanarak söylüyorum ki, evlendiğim güne kadar mutfağın kapısından sadece yemek yemek için giren biriydim)
Portakal ağacıyla tanışınca oradakileri denemeye ve sevdiklerime sunmaya başladım Erkek kardeşim abla neden sende blog açmıyorsun dediğinde asla yapamam dedim ama küçük kız kardeşim hadi abla şimdi açıyoruz dedi ve kendisi anında açtı. Yeğenim, adımı Birgül diye söyleyemediği için bana bülbül demişti ve aile içinde adım artık bülbül olarak tescillenmişti o nedenle adı konusunda hiç düşünmeden bülbülünyeri olsun denildi ve blog sahibi oldum.
İlk günler yazarken yaşadıklarımı hiç unutamıyorum. Bazı şeyleri hiç bilmiyordum. İlk bana yorum yazan kişiye nasıl dönülür, ona nasıl gitmem gerek bilmediğim için sonraları nasıl üzülmüştüm. Benim kabalığımdan sanmışsa ne acı. Oysa ne yapılacağını bilmiyordum. Günde on kere bloguma girip bakıyordum, ne olacağını bekliyorsam. Sonra myyopiinin dünyası beni arkadaşlarının arasına yazmıştı. Eşim ve kızlarımın eve gelmesini nasıl sabırsızlıkla beklemiştim. Yeni bir keşifte bulunmuş kadar mutlu olmuştum.
Zamanla birçok şeyi öğrendim, yeni arkadaşlar, dostlar edindim. Sanal âlem olsa da hepinizin acısını ve sevincini paylaşırken çok yakınım gibi oldunuz. İyi ki varsınız ve iyi ki ben blogumu açarak sizleri tanımışım. Sayenizde ne çok şey öğrendim. Hepinize sonsuz teşekkürler ve sevgiler.
Sevgili ikiz büyütmek duyular konusunda beni mimlemiş. Arkadaşıma sevgilerimi yolluyarak işte cevaplarım diyorum:
En sevdiğiniz üç görsel :
Ailemle beraber kahvaltı sofrasında oturmak
Deniz ve ormanın bir arada olduğu Karadeniz sahilleri
Güneşin doğuşu
En sevdiğiniz üç ses :
*Neşeli çocuk sesleri
*Hatırla sevgilinin müziği
*Kızlarımın ve yeğenlerimin beraber konuşurken cıvıl cıvıl sesleri
En sevdiğiniz üç tat :
*Patates kızartması
*Salatanın her çeşidi ve ceviz
* Etli dolma
En sevdiğiniz üç koku :
*Yağmurda orman kokusu
*Leylak ve hanımeli kokusu
*Mutfaktaki miss gibi kokular
En sevdiğiniz üç his :
*Sevmek,
*Sevilmek,
*Huzur